Ruhun Karanlık Gecesi / Dark Night of the SOul

Ruhun karanlık gecesi, hayatınızda geçirdiğiniz en kötü dönemi anlatmak için kullanılan bir terimdir. Burada kötü sözcüğünü o anki bakış açınızdan yola çıkarak kullandım, aslında kötü olan birşey yoktur fakat bunu, bu karanlık gecenin içinden çıkmadan anlamanız mümkün değildir.
Ruhun karanlık gecesini ne tetikler bundan bahsedeceğim, sonra bu dönem nasıl geçer ve ne işe yarar biraz da bundan bahsedeceğim. Bir başka yazımda ikizalevinden ayrılan ve derin bir acı hisseden ikizalev dostlarımın acısını paylaşmak için bir yazı yazmayı düşünüyorum, o yazımda ruhun bölünmesinden de bahsedeceğim fakat bu derin ve travmatik olay bu yazımın konusu değildir.

Ruhun karanlık gecesini, geçirdiğiniz bir travma, özellikle sevdiğiniz birinin kaybı, çok trajik olan olaylar, doğal afetler ve ego kırılmaları tetikler. Bu tip olaylardan sonra insanlar bunu bilinç düzeyinde anlayabilmek, anlamlandırabilmek için bir mana vermeye çalışırlar. Bu mana gelmeyince, herşey bir anda manasızlaşmaya başlar. Bunun sebebi bilindik kalıpların, beyininizin algılama şekillerinin, daha önce beyninizde oluşturduğunuz tüm kurgularınızın ve konseptlerinizin çözülüyor ve yıkılıyor olmasıdır. Beyin ve ruh burda ciddi bir mücadele içindedir. Halihazırda var olan yapının yıkılıyor olması, bitiyor olması, hatta ego olarak ölüyor olmanız, sizin acı çekmenize yol açacaktır. Duygusal bedeniniz ve ruhunuz bu acıya tepki verir. Bu bir nevi ölüm ve ölümden sonra gelecek olan yeniden doğuştur. Bu dönemde, genelde hiçbirşey yapmak istemezsiniz, tavana bakıp sonra odaya bakıp, hiçbirşeyin size eskisi gibi anlamlı gelmediğini düşünürsünüz. Hayatınızdaki gerçek amacınızı aramaya başlarsınız. Tüm geçmiş “eski yöntem” leriniz tükenmiş ve yok olmaya yüz tutmuştur. Tüm koşullanmalar, size dikte ettirilmiş kalıplar, yaşam tarzları, kurulu sosyal sistem size anlamsız gelir. İşte tam da buradan ruhun doğuşu gerçekleşir çünkü artık akılla çözemeyeceğiniz bu durumdan size kurtaracak birşey ararsınız.
Başınıza ardı ardına talihsiz olaylar gelebilir, her bir olay size öğrenmeniz gereken bir derse götürür, bunları sorgulayıp durursunuz. Etrafınızdakiler duyduğunuz derin acıdan dolayı sizden kaçabilirler, bu genelde yalnız geçirilen bir süreçtir, aynen doğduğunuz anki kadar yalnız geçirdiğiniz bir transformasyon bir yeniden doğuştur bu. Kelebeğin kozadan çıkması, sürüngenlerin eski derilerini atmaları gibi benzetmeleri çokçadır. Fakat içinde iken bu size kabus gibi gelir, bunu bu şekilde “uyanmadan” algılayamazsınız. Ve en sonunda bilinç olarak “gerçeğe” uyanırsınız. Bu “gerçek” sizin yeni bilinç düzeyinizi oluşturur, etrafınıza bir başka gözle bakmaya başlarsınız. Artık çevrenizde olan olaylar sizi o kadar etkilemez, bir küçük çocuk edası ile izlersiniz etrafı. Bu uyanışların da aşamaları vardır, her biliç boyutu değişikliğinde aynen böyle bir uyanışı yaşarsınız. Boyut değişikliğinin derecesine göre yasadıklarınız farklılık gösterebilir bu yüzden çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Ama işte bunlardan biri ve en ağırı, sizi özünüze döndüren yola girdiğinizi gösterir.
İşini kaybeden, sevgilisini kaybeden, amacını kaybeden, geçmişlerinde sıkça ölümler yaşayan arkadaşlarım var. Onlara buradan desteğimi yolluyorum. Bilin ki bu dönem geçicidir, geçtiğinde ise her anından keyif aldığınız bir yaşam, size bekliyor olacak. Bundan emin olabilirsiniz. Ruhun karanlık gecesinin nasıl birşey olduğunu ancak yaşayan bilebilir, eğer hayatınız boyunca hiç ruhun karanlık gecesini yaşamadıysanız, tavsiye vermek de kolay olur. Bu süreci daha çok yalnız geçirmenizi tavsiye etmemin nedeni de budur. Siz de böyle bir dönem yaşıyorsanız, etrafınızdakilere minimum önemi verip kendinize odaklanın. Kendinize ve içinize dönün, çünkü aydınlanışınız; “içinizden dışınıza doğru” olacaktır.
Dışınızdan içinize doğru değil, bu yüzden hep içinize bakın. Doğru yol oradan başlayacaktır. Daha sonra…. hiçbir ışık olmayan o odanız, o saklandığınız yer, nasıl tabir ederseniz, küçük bir ışıkla aydınlanacak, bu minicik süzülen ışık sizi kendine doğru çekecek ve sonradan her nasıl olursa olsun odayı aydınlatacak ve sizi oradan çıkaracaktır.
Bununla birlikte artık gerçek özgürlüğünüzü deneyimlemeye başladığınızdan her anından keyif aldığınız bir hayat sürmeye başlamanız kuvvetle muhtemeldir. Hemen söyleyeyim, hayatı problemsiz kılacak hiçbir sihirli değnek yoktur. Bir sihirli değnek ancak sizi özünüze bağlayabilir ve son aşamasında da kaynağa ulaştırabilir. Kaynağa ulaştığınızda zaten var olduğunuz için ve kaynağı bu şekilde (bir insan olarak) deneyimlediğiniz için minnet duyarsınız. Gerçek kutsallığınıza ulaşır, sadece var olmanızdan bir anlam çıkarırsınız ve zihin artık size “derin bir haz” yaşamanız konusunda engel olmaz. Bu süreçte olan arkadaşlarıma buradan bir tavsiye vermek isterim; korkularınızı ve şüphelerinizi bir kenara bırakın, artık onlar size yardımcı olamazlar.
Geleceği hesaplayarak da bu gününüzü yaşayamazsınız, kendinizi akışa ve her an her yerde olan yüce yaradanın kollarına bırakın. Ona güvenin, sadece o gitmek istediğiniz yeri biliyormuş gibi düşünün. Sizin gitmek istediğiniz yeri unuttuğunuzu varsayın. Bu doğrudur.
Sevgiyle Kalın ve size salt destek olacak arkadaşlar edinmeye odaklanın
Reklam
%d blogcu bunu beğendi: