Bu üzerinde sıklıkla durduğum bir konunun bu dönemde de gündeme gelmesi tesadüf değil diye düşünüyorum. Kendi adıma konuşmak gerekirse, hayatım boyunca kendimi özgür kılmaya çalışan biri olarak bu konuyu küçük yaşlardan beri oldukça inceledim ve irdeledim, kendimi de bu konuda sürekli sınayıp geliştirdiğim de doğrudur.
Öncelikle bağımlı olan kişileri çok da iyi anlamadığımı söyleyerek söze başlamak isterim, çünkü ben hiçbir bağımlılık hali deneyimlemedim. Sigara içenlere bu yüzden çok garip bir şekilde hayretle bakarım. O nasıl bir arzuki bir tane daha bir tane daha yakma isteği gelir bunu hiçbirzaman anlayamadım.
Aynı bu şekilde ikili ilişkilerde de bir başkasına bağımlı olma, ondan yardım ve destek almak yerine tamamen ona tüm hayatımın yükünü yükleyip, ona her ne yaşamam gerekiyorsa yaşatmayı da deneyimlemedim. Bir kadın olarak beni tuvalete götüren bir erkek de hiç olmadı:)
Bu benim için çok önemli de bir konu çünkü birey olmanın şartı hem toplum içinde kabul görmekten, hem de ikili ilişkilerde serbest ve özgür olabilmekten gelir. Bu önemli bir dengedir aslında, bazen bu durumu küçümseyebiliriz ve bu da bizi olduğumuz kişiden uzaklaştırabilir.
Bu konuda yazmak istedim çünkü türk toplumuna özgü bir bağımlı olma hali çok yaygındır. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim aile yapısından gelen bir bağımlılık halidir. Anne çocuğunu serbest bırakmak yerine kendine bağımlı kılmak ister ve başarır, çocuk da aynı durumu yaşadığı bir romantik ilişki kurar ve ömrünü başka birine bağımlı olarak geçirir ve tamamlar, bu döngü de bu şekilde devam eder.
Türkiye’de ikizalev birleşmelerinin bir türlü olamasının nedenini daha çok bu olduğunu düşünüyorum, bizim sınavlarımız daha ağırdır, yurt dışında “eğitim” olarak çocuklar daha farklı yetişmektedir, onlar bizim yıllarca içinden çıkamadığımız süreçleri çok daha kolay atlatmaktadırlar. Aile karmaları da bizde daha yoğundur özellikle Anadolu’da. Ankara seyahatlerim sırasında bunu çokça hissederim.
Eğer karşınızdakine co-dependent bir davranış şekili sergiliyorsanız, bu bir semptomdur ve söylediğim sizi şaşırtacak sanki, bu karşınıdaki kişinin co-dependency probleminin bir semptomudur aslında sizinkinin değil. Ne zaman karşınızdaki kişi bu codependant durumdan çıkar o zaman siz de bu davranış modelini sergilemezsiniz. Enteresan değil mi? Bundan dolayı ikili ilişkilerde bazı şeylerin tersten olma durumu vardır, bu ilişki terapistlerinin özellikle dikkat etmesi gereken konulardan biridir.
Codependency yanında kaybetme korkusu da getirir, hatta negatif halde kıskançlık, nefret, öfke ve çeşitli duygu patlamaları da olur. Bunları kabul edip akışına bırakarak iyileşmeye açabilirsiniz. Böyle bir yapınız varsa karşınızdakine çoğu olayı ve gördüğünüz kusurları yansıtma yolu ile yüklemeye çalıştıp çalışmadığınızı da kontrol etmenizi öneririm.
Bir başka birleşmeyi engelleyen faktör de aşırı zihinde olmaktır. Bu da sizi yorar ve yıpratır. Olayların gerçekte olma hali ile zihinde olma hali arasındaki aralık açıldıkça anksiyete ve iritasyon durumları daha da çok artar. Bu da duygu stabilitenizi etkiler. Bundan dolayı zor süreçler yaşayan dostlarıma tavsiyem olayları akışına bırakmaları ve gelen olaylara o anda karşılık vermeleri, bir uyaran gelmeden zihinden aldıkları bir karar ile ileri doğru veya geri doğru adım atmaktan çekinmeleridir, özellikle bu birkaç hafta ani sıçramalar yapmak isteyenlerin geri düşme olasılığının yüksek olduğu bir zamandır.
Siz de ikizalevinize bağımlı iseniz bu konuyu masaya yatırmanın zamanı gelmiş demektir. Bazı danışanlarım sıkça bana soruyorlar, nedne terapilerinizi ikizalevinizle yapmıyorsunuz diye. Aslında yapıyorum, her anımda o da benimle, biz ayrı bir terapi yapmıyoruz, birey olarak ikiz ile beraber çalışmayı uygun görüyoruz. O da bir birey olarak, bağımsız bir şekilde başkalarına hizmet etmeyi sürdürüyor. Yaptığımız şey aynı belki de böyle daha çok kişiye fayda sağladığımız için bu yolu seçmiş olabiliriz. Bunu da şu anda gelen bir netlikle yazıyorum.
Bağımlı ilişki semptomları veya kişilik şekli şu tip özellikler gösterebilir:
1- Ruh halinizle ilgili sürekli diğer bir kişiyi suçluyor ve kendiniz bunu değiştirmek için birşey yapmıyorsanız.
2-Genelde yalnız başınıza bir yere gitmekten çekiniyor, yalnız kalınca kendinize tahammül edemiyorsanız.
3-İlişkiyi yaşama şekliniz, bağımlılıklarınızla olan semptomları gösteriyorsa. Örneğin kumar, sigara, madde veya içki bağımlılığınız varsa ve ilişkinizdeki karşı tarafla kurduğunuz ilişki şekli, hali ve bağı bu maddeler veya olgularla kurduğunuz ilişki şekline veya bağına benziyor ise.
4-Kendinizi başkalarına acındırmaktan rahatsız olmuyorsanız. Sürekli kendi problemlerinizden bahsediyor ve insanların sadece size ilgi göstermesini istiyorsanız.
5- Annenize veya babanıza benzeyen bir eş seçtiyseniz.
6- Hayatınızı kendinizin değil de başka birinin yönettiğini düşünüyorsanız. Sizi domine eden bir başka kişi veya olgu varsa ve bu halinizden memnun iseniz ve değiştirmek istemiyorsanız.
Bunların hepsine evet diyorsanız, cidden zor durumda olan bir bağımlısınızdır. Birine evet diyorsanız, kendiniz üzerinde biraz çaba harcayarak bunu düzeltebilirsiniz. Hayatı boyunca belli dönemlerde herkes terapi alabilir, bunu bir zayıflık değil tam tersine farkındalık olarak görmenizi öneririm. Yukarıdaki durumların tümünü yaşıyorsanız bir psikiyatrist veya psikologa görünmenizi tavsiye derim.
Bu ay daha ziyade zihin üzerine çalışmalar yapacağım, özellikle “monkey mind” dediğimiz, zihni yoğun olarak çalışan ve düşünen kişiler için, birkaç meditasyonu bloğuma yükleyeceğim. Arka planda çalışan beyin dalgası düzenleyici ses terapileri de olacak, alfa, beta, delta, tetha frekansları ve omega düzlemi ile çalışacağım.
Hepinize yüklerinizden kurtulduğunuz, karşınıza çıkan fırsatlara cesaret etme gücünü kendinizde bulduğunuz, sevmeyi de ihmal etmediğiniz bir ay diliyorum.
Burcu