Genelde kendimiz hakkında herşeyi bildiğimizi düşünerek yaşarız. Neyi sevdiğimizi, nelerden hoşlanmadığımızı, neyin bizi mutlu edeceğini, tam olarak ne istediğimizi, ne yersek iyi geleceğini, nereye gidersek eğlenceli vakit geçireceğimizi ve tabi bugün ne giyeceğimizi.
Hayatınızın bir evresinde, kendiniz hakkında bildiğiniz şeyler derinden bir sarsıntıya uğrar, sanki temeli sarsılır ve tam olarak emin olamamaya başlarsınız. Bu sizin dönüşümünüzün başladığı andır.
Bu andan sonra, size o zamana kadar toplum tarafından diretilmiş, aileniz tarafından öğretilmiş veya sizin kendi çabanızla olan bir girişimle aktarılmış tüm bilgiler bir anda eski geçerliliğini yitirmeye başlar.
Bu andan sonra da sizin eski kimliğinizden çıkıp yeni kimliğinizi kabul etme ve dönüşüm süreciniz başlar, yani çok klişe bir tabir ile kelebek kozadan çıkmak ister.
Bu yazımda kısaca sınırlarımızı bilmenin öneminden bahsetmek istememin nedeni de budur. Kelebek olana kadar dünyayı sınırlı bir şekilde keşfeden tırtıl, şimdi kanatları sayesinde herşeye farklı bir gözle bakmaya başlayacaktır.
Sınırlarımızı bilmek, kendimizi bilmek ile eş değer önemlidir. Nerede bitip nerede başlarız, nereye kadar dayanır, nereden sonra yıkılırız, ne zaman sabreder, nerede kırılırız bunlar çok önemli ve her insan için de farklıdır.
Kendimizi bildiğimizi düşünürüz sadece, fakat bildiğimiz kendimizi deneyimlemeye kalktığımızda, bazen bunun doğru olmadığını görürüz, şaşırırız, bazen de doğru kabul edip sınırlarımızı zorlarız.
Hayatta en önemli erdemlerden biri sınırlarımızı bilmektir. Çünkü siz sınırlarınızı bilirseniz başkasının sınırlarına da saygı gösterme eğilimi içine girersiniz, bu da ideal bir ilişki modeli oluşturur.
Bende bu dönemde kendime soruyordum. Bildiğim herşey yok olmuş gibi geliyordu. Sanki arada kalmış gibiyim, ne eskiyim ne yeniyim. Eski olan ben ve herşey bana uygun gelmiyor yeni olacak olanı ise henüz tanımıyorum. Sanırım tanışmaya başlıyorum ☺️ Teşekkürler yazı ve emeğinize 💓🌟
BeğenLiked by 1 kişi