Başkalarının alanlarını taciz etmek en hafif şeklinden; arabanızı başka bir arabanın yanına şöförün çıkamayacağı kadar yakın park etmekten tutun da daha ileri safhalarında diğer kişinin fikrini almadan plan değiştirmek ve onun uymasını istemek, uygunsuz saatlerde atılan mesajlar ve mailler hatta yapılan aramalar ve tabikide bunun en ileri safhalarında haber vermeden birinin evinin veya ofisinin kapısına gelmeyi içerir.
Gözlemlediğim kadarıyla kültürden kültüre değişen bu kişisel alan ve tacizi kavramı, söz konusu türkler olunca tüm tacizlerin normal sayıldığı bir hal alır. Çünkü çocukken anneniz veya babanız sizin alanınızı “ona ait olduğunuz, hatta onun bir uzantısı olduğunuz” inancından dolayı aşırı derecede taciz etmiştir. Hanginiz “bunu yemek istemiyorum” dediğinizde saygı gördünüz, tabiki hiçbiriniz dolayısıyla bu türkler için “normal” bir hal almıştır.
Sizi temin ederim ki başkalarının alanlarını taciz etmek ve bunun farkında olmamak, başkalarının alanlarını taciz edip sonra da özür dilememekten daha kötüdür. Çünkü bu kendi alanlarınızın nerede bitip nerede başladığını da bilmediğinizi gösterir.
Başkaları size kural koyduğu halde uymuyor ve onun alan isteklerine saygı duymuyorsanız burada bir kişilik bozukluğundan da bahsetmek mümkündür. En önemlisi kendi sınırınızın nerede bitip başkalarının ve toplumun sınırının nerede başladığını çocukken öğrenemediyseniz bunu şu anda okuyarak öğrenmek hiç de geç değildir.
Başkalarının sınırını ihlal ederken ölçünüz kendiniz değil, o kişinin istek ve arzuları olmalıdır. Kendiniz “sizin” sınırınız iken, “o kişinin sınırı” bambaşka bir yerde olabilir. Sizinkine uzak veya daha yakın tüm sınırlara saygı duymayı öğrendiğinizde bir birey olmayı da öğrenmiş olacaksınız.
SEVGİLERİMLE